Tarih boyunca, hem küçük hem de büyük uluslar, belirli seçilmemiş çeşitli meslekten kişileri, hükümet yapısı içinde göreceli güç pozisyonlarına yükselttiler. Toplu olarak, bu tür çalışanlara bürokrasi denir. Bürokrasi, bir dizi politika ve programla bağlantılı işlevleri yerine getirmekle görevli, seçilmemiş görevlilerden oluşan idari bir gruptur.

Genel
Bürokraside çalışan bireyler, hükümetin her alanında gerekli ve hatta araçsal rolleri doldururlar: Hukuktan tarıma, savunmadan hayvancılığa, uzay araştırmalarından ilköğretime, dış ilişkiler ve istihbarat toplama kurumlarındaki üst düzey pozisyonlardan en küçük düzenleyici kurumlardaki katip ve personele kadar birçok teknik ve teknik olmayan alan, departman, kurum, alt bölümler, ilçeler ve çeşitli düzeylerde, merkezi olarak yönetim ve koordinasyon gibi. Hükümetin işlevlerini ve programlarını yürütme konusundaki uzmanlıkları nedeniyle işe alınırlar veya bazen atanırlar.
Bürokrasi Ne Yapar?
Modern toplum, kamu mallarının sağlanması, yaşam kalitesinin artırılması ve ekonomik büyümenin teşvik edilmesi için hükümetin etkin işleyişine güvenir. Devletin bu işlevleri yerine getirmesi için yapması gereken faaliyetler arasında – bunlarla sınırlı olmamak üzere – vergilendirme, iç güvenlik, göç, dış ilişkiler ve eğitim yer alır. Toplum büyüdükçe ve devlet hizmetlerine duyulan ihtiyaç arttıkça, bürokratik yönetim ve kamu idaresi daha zorunlu hale geliyor. Kamu idaresi, hem devlet bürokrasilerinde kamu politikasının uygulanması hem de memurları bu kuruluşlarda çalışmaya hazırlayan akademik çalışmadır.
Bürokrasi sadece hükümete özgü değildir, aynı zamanda özel ve kar amacı gütmeyen sektörlerde de bulunur. Yani, kapsamı ve büyüklüğü ne olursa olsun, hemen hemen tüm kuruluşlar bürokratiktir; kamu ve özel kuruluşlar bazı önemli yönlerden farklılık gösterse de. Örneğin, özel kuruluşlar bir sahip, yönetim kurulu veya hissedar gibi bir üst otoriteye karşı sorumluyken, hükümet kuruluşları Cumhurbaşkanı, başbakan, meclis, mahkemeler ve nihayetinde halka karşı eşit olarak sorumludur. Özel ve kamu kuruluşlarının temel amaçları da farklıdır. Özel kuruluşlar maliyetleri kontrol ederek, pazar payını artırarak ve kar elde ederek hayatta kalmaya çalışırken, kamu kuruluşları için, verimlilik ve etkinlikle çalışmak gibi anlaşılması zor hedefi ölçmek daha zordur.
Bürokrat kimdir?
Bürokratlar, resmi kurallar altında faaliyet gösteren ve hiyerarşik organizasyonları olan bürokrasilerde çalışan kişilerdir. Ayrıca bürokrat, uzmanlaşmış, idari işlevlerde eğitim almış ve deneyim kazanmış, tam zamanlı, maaşlı bir çalışandır.
Onlar, bir hükümetin temel direkleridir. Politikacılar devlet yönetimini bilmiyor olabilirler, ve birçok politikacının derecesi veya temel öğrenimi olmayabilir. Hatta bazıları, Anayasa kural ve düzenlemelerini, temel hukuk kurallarını vs. bile bilmeyebilirler, ama yine de hükümetleri onlar yönetiyor.
Peki, bu insanlarla devlet nasıl yönetilecek? İşte bürokratların devreye girdiği yer burasıdır.
Başbakana, bakanlara ve siyasi ilgililere politikalar, yasalar ve ülkeyi nasıl yönetecekleri konusunda tavsiyelerde bulunurlar. Sorunları çözme konusunda bilgili ve deneyim sahibidirler. Örneğin, bir müsteşar veya bakan yardımcısı, devlet içerisindeki kariyerlerinin son aşamasında o göreve gelmiş ve böylece devletin çeşitli kademelerinde geçirdiği uzun süreler içinde birçok sorunla karşılaşmış, insanlar ve ülke için en iyisinin ne olacağı konusunda deneyim kazanmışlardır.
Buradan, bürokratların hükümet yönetiminde etkili olduklarını söyleyebiliriz. Politikacılar, bir yandan onları kontrol altında tutarken, diğer yandan insanlar ve ülke için iyi şeyler yapmalarını engellememeleri gerekir.
Bürokrasinin Siyasallaşması
Her ikisi de farklı siyasi ideolojilere aitse, üst düzey siyasi yöneticiler ve üst düzey bürokratlar arasında fikir ayrılıkları ortaya çıkar. Böyle bir durumda, siyasi yöneticilerin bürokrasiyi kontrol etmesi zorlaşıyor. Bu sıkıntıdan kurtulmak için birçok kişi, üst düzey siyasi yöneticinin, siyasi ve ideolojik bakış açılarını paylaşan kişileri üst görevlere ataması gerektiğini öne sürüyor. Ancak, bu tür görüşler söz konusu olduğunda politikacılar ve bürokratlar arasında benzerlikler artmaya başlar. Bu yöntem, politikacılar ve bürokratlar arasındaki ayrımları bulanıklaştıracaktır.
“Ganimet Sistemi” olarak adlandırılan yukarıdaki yöntemin uygulaması ABD’de bulunmaktadır. On dokuzuncu yüzyılda Andrew Jackson bu sistemi tanıttı ve bu durum hala devam ediyor. Jackson, çok sayıda üst düzey yetkiliyi kendi parti adamları ile değiştirdi ve bugün bile Amerikan başkanları aynı şeyi yapıyor.
ABD, ganimet sisteminin yaratıcısı olmasına rağmen, diğer birçok liberal demokrasi, ganimet sisteminin varyantlarını benimsemiştir. Karmaşık ve gizli bir şekilde, başbakanlar ve diğer bazı üst düzey siyasi yöneticiler, önemli bürokratik görevlere kendi adamlarını atarlar.
Geçen yüzyılın seksenlerinde İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher bunu yaptı ve bu davranışı nedeniyle birçok kişi tarafından şiddetle eleştirildi. Yönetim, Thatchering ile suçlandı. Fransa’da da siyasallaşma sürüyor. Çok sayıda üst düzey bürokratik makamın, politikacılar tarafından doldurulduğu tahmin edilmektedir.
Pek çok parlamenter demokraside, siyasallaşma süreci doğrudan gerçekleşmez. Üst düzey bürokratların görüş ve ideolojileri bakanlar tarafından bilinir ve buna göre bakanlar bürokratları transfer eder veya en güvendikleri kişileri önemli görevlere atar. Amaç, görüş ve ideoloji alanında uyum sağlamaktır. Ancak böyle bir yöntemin çok sayıda dezavantajı vardır. Devleti çok iyi tanıyan tecrübeli bürokratik yetkililerin ideolojik tercihleri olsa da, en azından bir kısmının, tarafsız davrandıkları da bir gerçektir.
Ayrıca, büyük ölçekli politizasyon, yönetime zarar vermeye mahkûmdur. Üst düzey bürokratlar kontrol edilebilir (bazıları bunun her zaman doğru olmadığını söyler), ancak bu durumdan topluluğun genel çıkarları etkilenecektir. Farklı ideolojilere sahip kişi ya da gruplar ya da topluluklar meşru paylarından mahrum kalacaklardır- siyasi gerekçelerle fırsat verilmeyebilir.
Hakimiyeti karşılamak
Bürokrasiyi kontrol etmek için siyasallaştırma ve hesap verebilirlik yöntemleri kuşkusuz çok önemlidir ve bunlar dünyanın birçok yerinde yaygın olarak uygulanmaktadır.
Bürokrasinin baş işlevi (veya baş işlevlerinden biri) siyasi yöneticilere, bürokratlara, kilit pozisyonlarda bulunanlara tavsiye veya öneri teklifinde bulunmak, ondan faydalanmak ve tüm yönetim üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmaktır. Bazen güçlü bürokratlar, siyasi yöneticileri çeşitli yollarla etkilemeye çalışırlar. Siyasi yöneticiler bu durumun farkında olmalıdırlar.
NETİCE
Siyasi yetkililer ile üst düzey bürokratlar arasında ideolojik farklılıklar varsa, o zaman fikir çatışması kaçınılmazdır. Bu nedenle birçok siyasi yetkili, bürokratlardan siyasi taahhüt ister. Bu amaca, yönetim siyasallaştırılırsa, yani siyasi yetkililer parti adamlarını üst görevlere atarsa ulaşılabilir, fikri yaygındır. Ancak, böylesine büyük bir bürokratik değişimin çeşitli mahzurları vardır. Devlet yapısındaki bilgi ve deneyimi yok edebilir. Ayrıca çoğu zaman yeni göreve getirilenlerde iktidara yakınlık, uzmanlığa tercih edilebilir. Buda, bürokrasinin kalitesine etki edebilir.
Hükümetler seçimle değişebilir. Bürokrasi, seçilmiş hükümet olsun ya da olmasın, devlet yönetimin de sürekliliği sağlar. Bürokrasi, yönetimin çelik çerçevesi olarak bilinir. Yönetim birimleri onun etrafında ve altında inşa edilir.
Bir hükümet bağlamında, bürokratlar partizan olmayıp, seçilmiş yetkililer tarafından belirlenen politikaları uygulayan kişilerdir. Bir iktidar partisi seçimi kaybettiğinde, bürokrat işini sürdürür ve tıpkı bir önceki partinin politikalarını nasıl uygulamışsa, kazanan partinin belirlediği politikalara göre de aynı şekilde çalışmalarını sürdürür. Bu bakımdan bürokraside bazı üst kademe yöneticileri dışında fazla değişiklik yapılmamalı ve kurum fazla siyasallaştırılmamalıdır. Zira, gelecekte seçimi kazanacak parti yöneticileri de onlarla çalışacaklardır. Onlar, devletin hafızalarıdır.
Modern kamu yönetiminin ciddi gözlemcileri, bürokratların tarafsızlığının bir gerçek değil, bir mit olduğu görüşündedir. Eğitimli ve siyaset bilincine sahip kişiler olarak kendi görüş ve ideolojilerine sahip olmaları oldukça doğaldır ve hiç kimse onları, bunları terk etmeye zorlamamalıdır.