
• IMF tarafından yapılan analiz, araştırma ve geliştirmenin ekonomik ilerleme için hayati önem taşıdığını göstermektedir.
• Uzun vadeli büyüme için ihtiyaç duyulan buluşların desteklenmesine yardımcı olmak için sınır ötesi işbirliği de çok önemlidir.
• COVID-19 aşıları, hayat kurtarmaya yardımcı olan ve birçok ekonominin yeniden açılmasını ön plana çıkaran bir buluş örneğidir.
Pandemi, onlarca yıllık ekonomik ilerlemeyi geri aldı ve kamu maliyesine zarar verdi. Daha iyi bir yapı inşa etmek ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek için büyük kamu yatırımlarının sürdürülebilir bir şekilde finanse edilmesi gerekiyor. Uzun vadeli büyümeyi ve dolayısıyla vergi gelirini artırmak konusu, nadiren bukadar acil hissedilir.
Uzun vadeli büyümenin itici güçleri nelerdir? Verimlilik – aynı girdilerle daha fazla çıktı yaratma yeteneği – önemli bir tanesidir. En son Dünya Ekonomik Görünümü Blog’unda, uzun vadeli verimlilik artışını teşvik etmede buluşların(innovation) rolü vurgulanmışdı. Şaşırtıcı bir şekilde, buluş çabasının bir göstergesi olan araştırma ve geliştirmedeki (Ar-Ge) istikrarlı artışlara rağmen, gelişmiş ekonomilerde üretkenlik artışı onlarca yıldır düşmektedir.
Ülkeler arasındaki bilgi transferi, buluşların önemli bir itici gücüdür.
Analiz, Ar-Ge kompozisyonunun büyüme için önemli olduğunu gösteriyor. Temel bilimsel araştırmanın uygulamalı araştırmalardan (firmaların ticari olarak yönlendirilmiş Ar-Ge’si) daha fazla sektörü, daha fazla ülkede ve daha uzun süre etkilediğini ve yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomiler için yabancı araştırmalara erişimin özellikle önemli olduğu bulundu. Kolay teknoloji transferi, sınır ötesi bilimsel işbirliği ve temel araştırmaları finanse eden politikalar, uzun vadeli büyüme için ihtiyaç duyulan buluş türünü teşvik edebilir.
Buluşlar temel bilimsel bilgiden yararlanır
Uygulamalı araştırma, pazara buluş getirmek için önemli olsa da, temel araştırma, çığır açan bilimsel ilerleme için gereken bilgi tabanını genişletir. Çarpıcı bir örnek, milyonlarca hayat kurtarmanın yanı sıra birçok ekonominin yeniden açılmasını öne çıkarmaya yardımcı olan ve potansiyel olarak küresel ekonomiye trilyonlarca dolar enjekte eden COVID-19 aşılarının geliştirilmesidir. Diğer büyük buluşlar gibi, bilim adamları da mRNA aşılarını geliştirmek için farklı alanlarda onlarca yıllık bilgi birikiminden yararlandı.
Temel araştırma, belirli bir ürün veya ülkeye bağlı değildir ve öngörülemeyen şekillerde birleştirilebilir ve farklı alanlarda kullanılabilir. Bu, daha geniş bir alana yayıldığı ve uygulamalı bilgiden daha uzun süre ilişkili kaldığı anlamına gelir. Bu, temel araştırma için kullanılan bilimsel makaleler ile patentler (uygulamalı araştırma) arasındaki alıntılardaki farktan açıkça görülmektedir. Bilimsel makaleler için yapılan alıntılar, patentler için üç yıla karşılık yaklaşık sekiz yılda zirveye ulaşır.
Yayılmalar, yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomiler için önemlidir
Temel araştırmaların büyük kısmı gelişmiş ekonomilerde yürütülürken, bu analiz, ülkeler arasındaki bilgi transferinin, özellikle yükselen piyasalarda ve gelişmekte olan ekonomilerde buluşların, önemli bir itici gücü olduğunu gösteriyor.
Gelişmekte olan piyasa ve gelişmekte olan ekonomiler, buluş ve büyüme için yerel araştırmalardan (temel ve uygulamalı) çok yabancılara güvenmektedir. Eğitim sistemlerinin güçlü ve finansal piyasaların derin olduğu ülkelerde, yabancı teknolojinin benimsenmesinin -ticaret, doğrudan yabancı yatırım veya yaparak öğrenme yoluyla- verimlilik artışı üzerindeki tahmin edilen etkisi büyüktür. Bu nedenle, yükselen piyasa ve gelişmekte olan ekonomiler, yabancı bilgiyi yerel koşullara uyarlamaya yönelik politikaların, doğrudan yerli temel araştırmalara yatırım yapmaktan daha iyi bir gelişme yolu olduğunu görebilir.
Bu, araştırma stokları üzerindeki verilere bakılarak ölçülür—araştırma harcamaları yoluyla birikmiş bilgi ölçümleri. Yabancı temel bilgide yüzde 1 puanlık bir artış, yükselen piyasalarda ve gelişmekte olan ekonomilerde yıllık patent almayı gelişmiş ekonomilerden yaklaşık yüzde 0,9 daha fazla artırıyor.
Buluş, üretkenlik artışının temel itici gücüdür
Patent almak neden önemlidir? Buluşları ölçmenin yoludur. Patent stokunda yüzde 1’lik bir artış, işçi başına üretkenliği yüzde 0,04 artırabilir. Bu kulağa pek yüksek gelmeyebilir, ama bu bir artıştır. Zaman içinde küçük artışlar yaşam standartlarını iyileştirir.
Bir ülkenin kendi temel araştırma stokunda yüzde 10’luk kalıcı bir artışın üretkenliği yüzde 0,3 artırabileceği hesaplanmaktadır. Yabancı temel araştırma stokundaki aynı artışın etkisi daha büyüktür ve verimliliği yüzde 0,6 artırır. Bunlar yalnızca ortalama rakamlar olduğundan, yükselen piyasalar ve gelişmekte olan ekonomiler üzerindeki etkinin daha da büyük olması muhtemeldir.
Temel bilim aynı zamanda yeşil buluşları ile (yenilenebilirler dahil) kirli teknolojilerden (gaz türbinleri gibi) daha büyük bir rol oynar, bu da temel araştırmaları artırmaya yönelik politikaların iklim değişikliğiyle mücadeleye yardımcı olabileceğini düşündürür.
Daha canlı ve kapsayıcı bir gelecek için politikalar
Özel firmalar, temel araştırmalara katılmanın belirsiz mali getirisinin yalnızca küçük bir bölümünü elde edebildikleri için, kamu politikası müdahalesi için güçlü bir gerekçe oluşturan, araştırmaya daha az yatırım yapma eğilimindedirler. Ancak, araştırmanın nasıl finanse edileceğini belirlemek de dahil olmak üzere doğru politikaları tasarlamak zor olabilir. Örneğin, yalnızca üniversitelerde ve kamu laboratuvarlarında temel araştırmaların finanse edilmesi verimsiz olabilir. Özel sektör ve kamu sektörü arasındaki işbirliği, muhtemelen kaybolacaktır. Ayrıca, yalnızca birincisine sübvansiyon sağlamak adına temel ve uygulamalı özel araştırmaları birbirinden ayırmak zor olabilir.
Analiz, özel araştırmalara (temel ve uygulamalı benzer şekilde) verilen sübvansiyonları iki katına çıkaran ve kamu araştırma harcamalarını üçte bir oranında artıran uygulanabilir bir karma politikanın gelişmiş ekonomilerde üretkenlik artışını yılda yüzde 0,2 puan artırabileceğini gösteriyor. Sübvansiyonların temel araştırmalara daha iyi hedeflenmesi ve daha yakın kamu-özel işbirliği, kamu maliyesi için daha düşük maliyetle bu oranı daha da artırabilir.
Bu yatırımlar yaklaşık on yıl içinde kendilerini amorti etmeye başlayacak ve gelirler üzerinde büyük bir etkisi olacaktır. 1960-2018 yılları arasında bu yatırımlar yapılmış olsaydı, kişi başına düşen gelirin şu anki seviyesinden yaklaşık yüzde 12 daha yüksek olacağı tahmin ediliyor.
Son olarak, gelişmekte olan pazarlara önemli yayılmaları olması nedeniyle, fikirlerin ve işbirliğinin sınırlar arasında serbest akışını sağlamak da kilit noktasıdır.
weforum.org, IMF Blog