Ekonomimizde temel risk: Dışa bağımlı yapı

Öncelikle iyi bilinen şu gerçeği detaylıca bir kere daha saptayalım: Türkiye dış sermayeye ihtiyaç duyan bir ülkedir. Bunun anlamı şudur: ekonomik büyümemiz ülkemize yabancı kaynak girişinin yükseldiği dönemlerde artmakta, düştüğü dönemlerde ise azalmaktadır. Böyle bir dış kaynak büyüme uyumuna Türkiye haricinde, dış kaynak ihtiyacı olan başkaca ülkelerde de rastlanmaktadır. Son yıllarda Uluslararası Para Fonu’ndan (IMF) bazı iktisatçılar bu durum üzerine şu soruyu sormuşlardır: Acaba dış sermaye çeken ülkeler dış sermaye çektikleri için mi büyümektedirler, yoksa büyüdükleri için mi dış sermaye çekmektedirler? Söz konusu iktisatçıların çalışmaları bize ülkelerin dış kaynak çektikleri için büyüdüklerini ama tersi ilişkinin geçerli olmadığını göstermektedir. Kısacası Türkiye dış sermaye çektiği için büyümektedir. Tersi değil. Dahası Türkiye dış kaynak giriş çıkışını kendi politikaları ile fazlaca etkileyebilen bir ülke değildir. Dış kaynağın bollaşması ya da kuruması daha ziyade küresel likidite miktarının bir sonucudur ve küresel likidite koşulları ise ABD’li ve Avrupa’lı yetkililerin para politikası kararlarının sonucunda oluşmaktadır.

BÜYÜMEDE İNİŞ ÇIKIŞ

Özetle, Türkiye’nin büyüme temposu Türkiye’nin kendisinin doğrudan kontrol edemediği bir değişkene bağlıdır. İkinci olarak, yapılan bazı çalışmalarda Türkiye’de dış kaynak girişlerinden büyümeye doğru ortaya çıkan oynaklık geçişleri saptanmıştır. Bunun açık tarifi şudur: dış kaynak giriş çıkışları sadece büyümemizin ortalama oranını değil, büyümemizde görülen iniş çıkışları da belirlemektedir. Yani Türkiye’de büyüme ve dış kaynak ilişkisi üç özelliğe sahiptir. Birincisi, dış kaynak Türkiye’nin ortalamada ne kadar büyüyeceğini etkilemektedir. İkincisi, dış kaynak giriş çıkışındaki dalgalanmalar büyümemizde de oynaklıklara neden olmaktadır. Üçüncüsü, dış kaynak giriş çıkışları, orta ve uzun vadede Türkiye’nin faiz artırıp indirmesinden bağımsız olarak küresel likidite koşullarınca belirlenen bu nedenle de Türkiye’nin doğrudan kontrol edemediği bir değişkendir.

İşte bu dış kaynak bağımlılığı Türkiye’nin küresel politik riskler yanında taşıdığı kendine özel ekstra riskliliğinin nedenidir.

O halde ne yapılmalı? Türkiye’de üretim faktörlerinin verimliliğini artırmalıyız. Bunun için de eğitime ve arge’ye daha çok değer vermeliyiz. İnovatif, katma değeri yüksek ürünler üretip ihraç eder hale gelmeliyiz. Kısacası ekonomimizi daha rekabetçi ve üretken olacak biçime dönüştürmeliyiz. Türk ekonomisinin asıl riski bu dönüşümü konuşmamamız ve günü kurtarma hevesi ile Merkez Bankası’ndan hep parasal cambazlıklar yapmasını beklememizdir.

KAYNAK:

.Doç. Dr. Arif Orçun Söylemez, 12.9.2013 tarihli çalışmasıdan kısmen alınmıştır.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: