Hükümetlerin, kendi borçlanmalarına ek olarak, özel sektör ve sivil toplum kamu borçlanmalarını da izlemeleri gerekir. Bir piyasa ekonomisinde, birçok özel işletme yurtdışından borç alacaktır. Bu veriyi toplama yaklaşımları özel sektör dış borçlanmaları üzerinde devlet kontrolünün varlığı veya yokluğu ile oluşur. Kontrol mekanizmaları açısından üç farklı durum ayırt edilebilir.
İlk olarak, birçok ülke yurtdışından borçlanacak özel şirketlerin, döviz kontrol makamlarından önceden izin almalarını zorunlu tutar. Borçlanma sözleşmesi yapıldıktan sonra, borç alanın Merkez Bankası döviz alış Kontrol Dairesine, alınan ödemeleri ve borcun geri ödeme programını kaydettirmesi gerekir. Bu şekilde Merkez Bankası, neredeyse kamu ve kamuya garantili borç gibi özel garantisiz borçlar hakkında tam bilgi sahibi olacaktır. Birçok ülkede bunun gibi borç kaydı gereksinimleri vardır.
İkinci olarak, bazı ülkelerde özel şirketler merkezi hükümetin ön onayı olmadan dış borç alabilirler. Bununla beraber şirketler, ancak, borç servisi yapan bankacılık sisteminden döviz satın alma izni alabilmesi için aldıkları dış borcu kayıt ettirmeleri gerekir. Döviz kontrolü yerli sermaye ihracını engellemek ve yetkisiz transferleri önlemek için yapılmaktadır.
Üçüncü (ve istatistikçi açısından en zor durum) borç almanın herhangi bir kontrol ve kaydı olmaksızın döviz kontrol sisteminin dışında oluşması. Bu durumda veri, ya ticari banka kayıtlarından veya özel şirketlerden veri anketleri doldurmaları istenerek toplanır.
Dış borçlanma için önceden izin gerektirmesi, bir ülkenin uzun vadeli ödemeler dengesi pozisyonunu koruması bakımından ihtiyati bir yol olarak görülebilir. Ama yetkilendirme işlemlerinin önemli bir dezavantajı vardır. Eğer bir firma borçlanma planları için hükümet idari birimlerine bağımlıysa, piyasa koşullarına yanıt verme esnekliğini kaybedebilir bu da, piyasa rekabetçi konumunu zayıflatır. Eğer borçlanma başvuruları ve bunların onaylandığı zaman arasında önemli bir gecikme varsa, bu sorun, özellikle şiddetlidir. Bu nedenle, borçlanma başvurularına hızlı yanıt olmalıdır. Onay için kriterler; ödemeler genel dengesi veya piyasa şartlarının göz önüne alınması olmalıdır. Güçlü ödemeler dengesine ve sadece orta derece borca sahip ülkeler, genelde işletmelerin dış borç alımına ilişkin kısıtlamalar konusunda daha gevşektir.
Mesela Kolombiya’da, ödeme şartları ve finansman koşulları üzerinde özel işletmelerin Ulusal Planlama ve Para Kurulu Bölümünden onay almaları gerekir. Brezilya, Özel Sektör borçlanmaları için Merkez Bankası iznini arar ve Şili’de Merkez Bankası özel sektörün dış borçlanmaları için yetkili olup, kayıtların tutulmasından da sorumludur.
Finlandiya, örneğin, 1986 öncesinde özel sektör dış borçlanması için ayrıntılı bir onay sistemine sahipdi. O zamandan beri sistem, yavaş yavaş gevşetildi ve 1990 yılı sonunda tamamen kaldırıldı. Onay sistemi, bir yıldan fazla vadeli tüm önerilen yabancı borçlanmaların Finlandiya Merkez Bankası tarafından onaylanmasını gerektiriyordu. Bu sistem dış borçların tüketim için değil, sadece gerçek yatırımlar için kullanılmasını da güvenceye alıyordu. Ayrıca, uzun vadeli sermaye ithali için izin sadece ekonomik açıdan karlı ve geçerli olması beklenen projeler için verilmekteydi.
Kore’nin kontrol sistemi Türkiye ve Endonezya gibi, piyasa erişimi zamanlaması ile ilgilidir. Kore, dış borç isteyen özel firmaların bir mevduat bankası aracılığıyla borcunu güvenlik altına almalarını zorunlu tutar. Bu, özel sektör borçlanmasını kısıtlamak için değil onun zamanlamasını kontrol etmek için tasarlanmıştır. Amaç, Kamu ve özel sektör dış borç alacaklara, mümkün olan en düşük maliyetle sağlayacak optimal Pazar şartları oluşturacak şekilde finansal Pazar üzerindeki yıllık dış borçlanmaları düzgün şekilde dağıtmaktır. Finansal piyasaları rahatsız etmeyecek şekilde sendikasyon kredileri ve tahvil ihracı zamanlamasının kontrolü, dünya sermaye piyasalarına nispeten yeni olan ülkeler için yaygın bir uygulamadır.