Herkese neredeyse eşit ödeme yapıldığı zaman, gelir eşitsizliği ortadan kalkar ve devlet, tüm bireylerin refahı için çalışır. Gelir eşitsizliğinin; daha yavaş GSYİH büyümesi, azalan gelir hareketliliği, daha fazla hane halkı borcu, politik kutuplaşma ve daha yüksek yoksulluk oranları gibi politik ve ekonomik etkileri vardır.
Gelir eşitsizlikleri, her ülkedeki yaşam standartlarındaki farklılıkların en görünür tezahürlerinden biridir. Yüksek gelir eşitsizlikleri, tipik olarak, nüfusun büyük bir kısmının işsiz kalması veya düşük ücretli ve düşük vasıflı işlerde mahsur kalması şeklinde bir insan kaynağı israfına işaret eder. Gelir, belirli bir yıldaki hane halkı harcanabilir geliri olarak tanımlanır. Serbest meslek ve sermaye geliri ve kamu nakit transferlerinden oluşur; hane halkı tarafından ödenen gelir vergileri ve sosyal güvenlik katkı payları düşülür. Hane halkının geliri, farklı büyüklükteki hanelerin ihtiyaçlarındaki farklılıkları yansıtacak bir ayarlama ile her bir üyesine atfedilir (yani, dört kişiden oluşan bir hane halkının ihtiyaçlarının, tek başına yaşayan bir kişininkinin iki katı olduğu varsayılır.).
Bireyler arasındaki gelir eşitsizliği, genellikle aşağıdaki göstergeler ile ölçülmektedir.
- Gini katsayısı, nüfusun kümülatif oranlarının, aldıkları gelirin kümülatif oranlarıyla karşılaştırılmasına dayanır ve mükemmel eşitlik durumunda 0 ile mükemmel eşitsizlik durumunda 1 arasında değişir.
- Ortalama log sapması, ortalama gelirin her ondalık dilimdeki gelire oranının logaritmasının ortalama değeridir.
- Değişimin karesel katsayısı, her ondalık dilimdeki ortalama gelirin değişiminin, tüm nüfusun ortalama gelirinin karesine bölünmesiyle elde edilir.
- P90 / P10 oranı, dokuzuncu ondalık dilimin üst sınır değerinin (yani en yüksek gelire sahip insanların %10’unun) ilkine oranıdır.
Ortalama log sapması ve ondalık dilimler arası oranlar 1’den daha düşük değere sahiptir ve üst sınırı yoktur, oysa kare değişim katsayısının alt sınırı 0 ve üst sınırı sonsuzdur.
Gini endeksi, 1912’de Corrado Gini adlı İtalyan bir istatistikçi tarafından tasarlandı. Şimdiye kadar, özellikle gelir ve servet dağılımında sosyoekonomik eşitsizliğin tartışmasız en popüler ölçütü olmuştur. Gini indeksinin avantajı, tüm gelir dağılımındaki eşitsizliğin, 0 ile 1 arasında değerler olarak yorumlanması ve görece en kolay bir istatistikte özetlenebilmesidir. Bu metot, farklı nüfus büyüklüklerine sahip ülkeler arasında karşılaştırma yapılmasına imkan verir. Ayrıca, Gini indeksindeki verilere erişim kolaydır, düzenli olarak güncellenir ve ülkeler ve uluslararası kuruluşlar tarafından raporlanır.
Gini indeksi, bir ekonomideki bireyler veya hane halkları arasında gelir dağılımının (veya bazı durumlarda tüketim harcamalarının) tam olarak eşit bir dağılımdan ne ölçüde saptığını ölçer. Bir Lorenz eğrisi, en yoksul birey veya hane halkından başlayarak, kümülatif alıcı sayısına göre alınan toplam gelirin kümülatif yüzdelerini gösterir. Gini indeksi, Lorenz eğrisi ile varsayımsal bir mutlak eşitlik çizgisi arasındaki alanı ölçer ve çizginin altındaki maksimum alanın yüzdesi olarak ifade edilir. Dolayısıyla, 0 Gini indeksi mükemmel eşitliği temsil ederken, 1 indeksi mükemmel eşitsizliği ifade eder.


Dünya Bankası’nın Yoksulluk ve Paylaşılan Refah 2020 raporuna göre, Gini katsayısı H1N1 (2009), Ebola (2014) ve Zika (2016) gibi büyük salgınları takip eden beş yıl içinde yaklaşık 1,5 puan artmıştır. Gini katsayısı, 19. ve 20. yüzyıllarda sürekli büyüme gördü. 1820’de Gini katsayısı 0,50, 1980 ve 1992’de ise 0,657 idi.
GİNİ Katsayısının, gelir eşitsizliğinin istatistiksel bir ölçüsü olarak avantajlarına rağmen, bazı eksiklikleri de vardır.
Gini katsayısı, bir ülkedeki servet veya gelir dağılımını analiz etmek için yararlı bir araç olsa da, bir ülkenin genel servetini veya gelirini göstermeyebilir. Yüksek gelirli bir ülke ile düşük gelirli bir ülke aynı Gini katsayılarına sahip olabilir. Ek olarak, güvenilir GSYİH ve gelir verileri gibi sınırlamalar nedeniyle, Gini endeksi gelir eşitsizliğini abartabilir ve hatalı olabilir.
Örneğin, üst ve alt gelir grupları arasındaki eşitsizliğin dağılımındaki değişiklikleri bize anlatmaz. Gini katsayısındaki bir azalma, en altta buna karşılık gelen gelirlerde bir artış olmaksızın (yani insanlar aynı derecede fakir oluyorken), en tepenin gelirlerindeki bir düşüşten kaynaklanabilir. Gini endeksi, gelir dağılımının kuyruklarındaki eşitsizliğe daha az duyarlıdır
Ayrıca, düşük Gini endeksine sahip bir ülkenin her zaman o ülkedeki gelir dağılımının daha yüksek Gini endeksine sahip bir ülkeden daha eşit olduğu anlamına gelmediği bazı çalışmalarda belirtilmektedir. Bunun nedeni, iki ülkenin Lorenz eğrilerinin farklı gelir dağılımlarını yansıtacak şekilde kesişebilmesidir. Bunlar arasındaki gelir eşitsizliği, en zenginlerin ve en yoksulların sahip olduğu gelir payına ilişkin bilgiler dikkate alındığında çok farklı olabilir. .
Örneğin, Palma, 2011 Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Gelir Dağılımı Veri Tabanı Örgütü (OECD IDD), 2015 yılında İngiltere ve İsrail’in aynı Gini endeksini (0,360) paylaştığını, ancak Birleşik Krallık’taki en yüksek %10’un gelir payının en alttaki % 10’un gelir payına oranı 4,2 iken, İsrail’de bunun 5,8 olduğunu belirtmektedir.
Yüksek gelirli bir ülke ile düşük gelirli bir ülke, gelirler her ülke içinde benzer şekilde dağıtıldığı sürece aynı Gini katsayısına sahip olabilir: Örneğin, OECD’ye göre, Türkiye ve ABD’nin her ikisinin de 2016’da 0,39-0,40 civarında Gini katsayıları vardı, ancak Türkiye’nin kişi başına GSYİH’si ABD’nin yarısından azdı (2010 dolar bazında).
Ülkelerin aynı Gini endeksini paylaşırken, en zengin ve en fakir arasındaki gelir paylarının farklı olabilmesi, Gini endeksinin tek başına ülkeler arasındaki gelir eşitsizliğini tam olarak belirtemediğini gösterir.
Ayrıca Atkinson (1970), Gini endeksinin gelir dağılımının orta bölümündeki değişikliklere daha duyarlı ancak, gelir dağılımının üst ve alt bölümlerindeki değişikliklere daha az duyarlı olduğunu belirtmektedir.
Palma (2011), ondalık dilimler arası oranları kullanarak ülkelerdeki gelir eşitsizliğini analiz eder ve gelir eşitsizliğindeki artışın, en üst %10’un elinde tuttuğu gelir payındaki ve en alttaki %40’ın sahip olduğu gelir payındaki artan çeşitlilikten kaynaklandığını bulur. 5 ila 9 arasındaki ondalık dilimlerin gelir payı zaman içinde sabit kalır.
Palma (2011), gelir eşitsizliği yüksek olan ülkelerde (en iyi %10’un, gelir payını mali bakımdan beslemede daha başarılı olduğu ülkelerdir), gelir eşitsizliğini azaltmak için politika yapıcıların politikaları en üstteki %10’un sahip olduğu gelir payı oranını en alttaki %40’ın sahip olduğu gelir payına göre düşürmeye yönelmeleri gerektiğini öne sürüyor.
NETİCE
İki veya daha fazla ülkenin aynı Gini endeksine sahip olması, bu ülkelerin aynı düzeyde gelir eşitsizliği paylaştığı anlamına gelmez. Aslında, ülkelerin en zengin ve en fakir arasındaki gelir farkı dikkate alındığında gelir eşitsizliği oldukça farklı olabilir. Aynı şekilde, en zenginlerin sahip olduğu gelir payının en yoksulların sahip olduğu gelir payına eşit oranına sahip iki veya daha fazla ülkenin gelir eşitsizliliğinin, her zaman bu ülkeler arasında aynı olduğu anlamınada gelmez.Gini indeksinin, gelir dağılımının kuyruklarında eşitsizliğe daha az duyarlı olduğu bilinirken, en zenginlerin gelir payının en yoksulların gelir payına oranı, gelir dağılımının ortasındaki eşitsizliği hesaba katmaz.
Eşitsizlik düzeyindeki bir değişikliğin altında yatan nedenler oldukça karmaşık olabilir ve birçok faktörden etkilenir. Ayrıca, aynı ölçü, kullanılan veri kaynağına bağlı olarak farklı bir sonuç verecektir. Bu bakımdan, gelir eşitsizliği ölçümünde sadece GİNİ İndeksine bağlı kalmayıp, diğer metotlarla da onu tahkik etmek faydalı olacaktır.