Yenilik, ekonomik büyümeyi teşvik eder. Ama yeniliğin yakıtı nedir? Onun merkezinde, araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerinin, bilim adamları ve araştırmacılara yeni bilgi, teknik ve teknolojiler geliştirmeye olanak sağlaması vardır. Teknoloji değiştikçe, insanlar aynı miktarda ya da daha az kaynakla, daha fazla üretebilir, dolayısıyla verimlilik büyür. Verimlilik büyüdükçe, ekonomi de büyür.
Yeniliğin ekonomiyi nasıl etkilediğini anlama konusunda önemli ilgi, 1980’lerde oluşmaya başladı. Bundan önce, ekonomide genel fikir birliği, yenilik sadece “oldu” şeklinde ve teknolojik değişim yoluyla ekonominin gelişmiş olmasıydı – temelde, hükümet politikasının, uzun vadeli ekonomik büyüme üzerinde çok az etkisi vardı. Ancak, bazı ekonomistler yeniliğin kamu politikası ile şekilleneceğini ve bu nedenle ekonomik büyümeyi sağlamak için kullanabilecek bir el olduğunu anlamaya başladılar. Bu anlayışın bir bölümü, beşeri sermayeyi daha iyi anlamak, ya da diğer bir deyişle işçilik, onların bilgi birikimleri toplamı ile ölçülebilir tezi ile çakıştı. Ve bilgideki böyle artışlar, işçilerin teknolojileri daha iyi ve daha etkili biçimde kullanarak daha yüksek verimliliğe yol açar anlamına geldi.
Ekonomik büyümenin son teorileri, dünya ekonomilerinin büyüme modellerini açıklamak için içsel teknolojik değişimlere dikkat çekiyor. Romer (1986) öncülük ettiği bu içsel büyüme modellerine göre, teknolojik yenilik, insan sermayesini ve mevcut bilgi stokunu kullanarak araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) sektörlerinde oluşturulur. Daha sonra, nihai mal üretiminde kullanılır ve çıktının büyüme oranında kalıcı artışlara yol açar. Bu modellerin kalbinde doğru olarak varsayılan, Ar-Ge sektörlerde istihdam edilen beşeri sermayenin yenilik getirileri( içsel belirlenmiş yenilik), sürdürülebilir bir ekonomik büyümeye olanak tanır.
Ekonomik büyüme için Ar-Ge ne kadar önemlidir? Ekonomik teori, ekonomik büyümeyi açıklarken Ar-Ge ve beşeri sermaye birikimini vurgular. Bu sorunun cevabı, Ar-Ge giriş düzeyi yükseldiğinde, çıktının ne kadar artacağına bakarak verilir. Bu, sermaye stoku ile ilgili olarak çıktının elastikiyeti tahmin edilerek ölçülür. Bu, çıktıdaki Ar-Ge stokunun payı ile Ar-Ge getiri oranının çarpımına eşittir. Pek çok deneysel makalede, firma ve endüstri seviyelerinde Ar-Ge için getiri oranını tahmin etmek çabaları vardır. Genel olarak bunlar, Ar-Ge için sosyal getiri oranlarını, özel getiri oranlarının önemli ölçüde üstünde olduğunu bulurlar. Bu getiri oranları, büyüme için Ar-Ge’nin ne kadar önemli olduğuna bizi bilgilendirir, ve hükümet sübvansiyonları için en önemli gerekçeyi sağlar.
Günümüzde küresel sisteme entegre olucu ve rekabet gücünü artırıcı, bilgi ve teknoloji yatırımlarına ihtiyaç büyüktür. Bu nedenle, Ar-Ge yatırımları önem ve öncelik taşımaktadır. Ar-Ge‘ye daha fazla önem veren ülkeler, yeni teknolojiler geliştirebilmekte ve küresi alanda rekabet avantajı ve üstünlüğüne sahip olmaktadırlar.
AR-GE fonlamaları için Hükümet araçları
Hükümet, araştırmaların fonlanması için, her birinin ekonomi teorisi terimleri açısından avantaj ve dezavantajları olan, üç temel araca sahiptir.
- Hükümetin araştırma enstitüleri ve üniversitelerde sahip olduğu Ar-Ge
Hükümet, sahip olduğu araştırma enstitüleri ve üniversiteleri ağırlıklı olarak fonlayarak, bizatihi kendisi AR-Ge çalışmaları gerçekleştirebilir. Avrupa’da bu tip Ar-Ge çeşidi. Hükümet araştırma bütçesinin büyük bir kısmını kapsar. Araştırma enstitülerinin birincil amacı, kamu ihtiyaçlarını karşılamaktır. Üniversiteler çoğunlukla, daha sonra şirketler tarafından onların uygulamalı araştırmalarında kullanılabilecek, temel araştırma üretirler. Ancak üniversiteler, araştırma enstitüleri ile karşılaştırıldığında daha bağımsız bir araştırma gündemine sahiptirler ve bu onları Hükümet direktiflerine daha az duyarlı hale getirir. Hükümet, üniversitelerin araştırma bütçelerinin büyük kısmını kontrol eder, bu da politikacıları alakalı kılar. Üniversiteler ve araştırma enstitüleri, iş ve sanayi verimliliğini doğrudan, özel Ar-Ge çalışmalarını dolaylı etkiler.
2. Şirketlerin Ar-Ge çalışmalarının doğrudan fonlanması
Hükümet, şirketler tarafından gerçekleştirilen Ar-Ge için doğrudan finansman sağlayabilir. Bu fonlama şekli, şirketlerin Ar-Ge çalışmaları üzerindeki marjinal getiriyi artırmayı hedefler. Burada iki alternatif vardır:
- Sözleşmeli Ar-Ge çalışmalarını fonlama, burada icracıdan ziyade fonlayan, araştırma sonuçlarının sahibidir. Örneğin bu tür savunma sanayinde yaygındır,
- Hibe veya sübvansiyonlar şeklinde fonlama, burada Ar-Ge’ yi gerçekleştiren şirketler sonuçların sahibi olurlar.
Doğrudan fonlama durumunda, ne tür projenin fonlanacağına genellikle Hükümet karar verir. Doğrudan fonlama örneğin, sosyal getirinin özel getiriye kıyasla yüksek olduğu projelere (teknoloji projelerinin erken evreleri) veya Hükümetin kendi hedefleri (savunma, sağlık) için yararlı projelere verilecektir. Ar-Ge hibeleri çoğu kez, özel talepleri içerir, örneğin, şirketin, üniversiteler veya diğer şirketlerle işbirliği kurması gibi. Başka bir talep, şirketin belirli sayıda yeni çalışan istihdam etme gerekliliği olabilir. Bu tip özel fonlamanın bariz bir dezavantajı. Hükümetin rekabeti bozmasıdır.
3. Şirketlerin Ar-Ge çalışmaları için vergi teşvikleri
Hükümet, Ar-Ge maliyetlerini azaltmak için şirketlere vergi teşvikleri sunarak Ar-Ge yapmak için yardımcı olabilir. Çoğu OECD ülkeleri, aynı yıl içerisinde yatırımları yapılırsa, Ar-Ge maliyetlerini tamamen silmeye izin verir, ki bu amortisman toplamının vergiye tabi gelirlerden düşülmesi anlamına gelir. Hükümet ayrıca şirketin vergiye tabi karından düşülebilir vergi kredileri sağlayabilir. Başka bir yöntem, Ar-Ge amaçlı kullanılan makine ve bina için hızlandırılmış amortismana izin vermektir.
Hükümetin bakış açısından vergi teşviklerinin bir dezavantajı, ancak şirket görüş açısından bir avantajı, ilgili Ar-Ge çalışmasının sosyal ve özel getirileri arasındaki farkın büyüklüğü ne olursa olsun, şirketler, ne tür bir Ar-Ge’ye yatırım yapmak istediklerine kendileri karar verirler (yukarıdaki doğrudan finansmana bakınız). Ar-Ge maliyetleri kardan mahsup edildiğinden, şirketlerin kısa vadede yüksek getiri sağlayacak projeleri seçmeleri riski vardır. Ayrıca, özel ve sosyal getirileri arasındaki farkı küçük olan projelerin seçilmesi kuvvetle muhtemeldir. Vergi indiriminin bir avantajı, farklı kurulmuş şirketler arasında, rekabeti bozmaması veya ayrım yapmamasıdır. Vergi teşviklerinin, bununla beraber, belli bir ayrımcılık etkisi vardır.
AR-GE HARCAMALARI
Dünya daha araştırma yoğun hale geliyor. 2016 yılında Avrupa Komisyonu, AB’deki bilim, araştırma ve yenilik performansıyla ilgili bir raporda, finansal krizin yalnızca geçici olarak kontrol ettiği bir evrim olan dünyanın “daha bilgi yoğun, daha açık ve daha bağlantılı” hale geldiği uyarısında bulundu. Dünyanın tüm büyük bölgeleri bilgi yatırımlarını artırıyor ve bu, temelden değişen bir küresel Ar-Ge ortamına yol açıyor.
2018’de (kapsamlı verilerin mevcut olduğu en son yıl), küresel Ar-Ge harcamaları 2,107 trilyon dolardı. Amerika Birleşik Devletleri, diğer tüm ülkelerden daha fazla Ar-Ge finansmanı sağlamaya devam etti. 2018’de ikinci sırada yer alan Çin, sonraki en yüksek dört ülkenin (Japonya, Almanya, Güney Kore ve Fransa) toplamından daha fazla Ar-Ge’ye finansman sağladı. 2018 yılının en büyük 10 Ar-Ge finansmanı ülkesinin Ar-Ge harcamaları olan 1,789 trilyon ABD doları, küresel toplamın yaklaşık %84,7’sini, ilk 20 Ar-Ge ülkesinin sağladığı toplam 1,995 trilyon dolar finansman ise, küresel toplamın %94,7’sini oluşturdu.

(Satın alma Gücü Paritesi. PPP, farklı para birimlerinin göreli değerini belirlemek ve farklı ülkelerden gelen verileri, aralarında doğrudan karşılaştırmalara imkan veren ortak bir para birimine ayarlanması.)
Dünyanın önde gelen gelişmiş ülkelerinin Ar-Ge için daha fazla fon ayırdığı bilinen bir gerçektir. Bugün bir ülke AR-GE için bir kenara koyarsa, gelecekte daha büyük bir temettü biçer durumunda olacaktır
Ancak, bu rakamları GSVİH yüzdesi olarak ifade etmek, daha iyi anlatım sağlar. Bu anlamda, İsrail yüzde 4,95 ile başı çekmektedir. Onu yüzde 4,81 ile Güney Kore izlemektedir. Karşılaştırma için, bütün OECD ülkeleri ortalaması yüzde 2.4’tür.
İsrail, Güney Kore ve Amerika
Kore ve Çin gibi ülkeler son on yıl içinde Ar-Ge için yatırımları artırmaya odaklanmışlardır. Kamu politikası, Ar-Ge yatırımlarını artırmada rol sahibidir.
Bilgi ve iletişim teknolojisi (ICT) ve elektronik sektörlerine yapılan önemli yatırımlar, Güney Kore’nin son on yılda en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olmasını sağlamıştır. Ülkenin kalkınmaya odaklanması, yüksek öğrenime harcanan GSYİH payı açısından küresel olarak dördüncü sırada yer almasına da yansıyor. Ancak ülke zorluklarla karşı karşıya. Nüfus yaşlanıyor, ekonomik büyüme daha zor hale geliyor ve çevre sorunları ortaya çıkıyor.
İsrail ayrıca araştırma ve geliştirme açısından uzun bir genişleme dönemi gördü. İsrail hükümeti, son birkaç on yılda büyümeyi teşvik etmek için bir dizi program başlattı ve iş sektörü de hızlandı. İsrail’in Ar-Ge alanındaki büyümesinde en büyük etkiye sahip olan programlardan biri de İbranice girişim anlamına gelen “Yozma” dır. Yozma, risk sermayesi fonlarına yatırım yaptı ve yabancı yatırımcılara risk sigortası sunarak onları ülkesine çekti.
Amerika ise, dünyada AR-GE için yapılan harcamalarda başı çekmektedir. İkinci Çin hükümeti gelmektedir.
TÜRKİYE
TUİK istatistik kurumundan yapılan açıklamaya göre, Türk hükümetinin araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) faaliyetlerini destekleme harcamaları 2018’de %21,6 artarak 13 milyar Türk lirasına ulaştı.
Ülkenin Ar-Ge faaliyetlerine sağladığı dolaylı destek de %60 artarak 4,6 milyar TL’ye (882 milyon $) çıktı.
Ar-Ge harcamalarında en büyük pay -%40,4 – genel üniversite fonları tarafından kullanılırken, bunu savunma (% 34,4) ve endüstriyel üretim ve teknoloji (% 6,8) izledi.
“Başlangıç bütçe ödeneklerine dayanan geçici sonuçlara göre Türkiye, 2019 bütçe yılı için Ar-Ge’ye 15,6 milyar TL (2,77 milyar $) ayırdı.”
“Bunun, yalnızca devlet kurumlarında gerçekleştirilen devlet tarafından finanse edilen Ar-Ge’yi değil, aynı zamanda diğer üç ulusal sektörde (ticari girişim, kar amacı gütmeyen özel, yüksek öğretim) ve ayrıca yurtdışında (uluslararası kuruluşlar dahil) devlet tarafından finanse edilen Ar-Ge’yi de kapsadığı” açıklamada belirtildi.
Haziran(2019) itibarıyla teknoloji bakanlığı verilerine göre Türkiye 1.178 Ar-Ge merkezine sahip ve 34.227’den fazla projede yer alan 58.400’ün üzerinde Ar-Ge personeli istihdam ediyor.
Ülkede ayrıca, ülkenin uluslararası rekabet gücünü artırmak için özel sektör ürünlerini geliştirmek, iyileştirmek ve çeşitlendirmek için çalışan yaklaşık 344 tasarım merkezi bulunmaktadır.
Ar-Ge ve tasarım merkezleri, devlet tarafından vergi muafiyetleri ve teşviklerle destekleniyor.
Gayrisafi yurtiçi Ar-Ge harcamalarında ticari kesim %49,8 ile en büyük paya sahipken bunu %40,5 ile yükseköğretim kesimi ve %9,7 ile kamu kesimi takip ediyor. Bir önceki yıl ticari kesim %47,5 ile yine ilk sırada yer alırken, bunu %42,1 ile yükseköğretim, %10,4 ile kamu kesimi takip etmişti.
AR-GE harcamalarının, Türkiye’nin 2023 yılı hedefleri ile paralel çizgide, GSYİH’nin %3’üne erişmesi için 85 milyar TL.ye çıkması gerekmektedir. Özellikle özel sektör, bu amaç için oynayacak önemli bir role sahiptir. Ar-Ge harcamalarının yüksek katma değerli ürünler haline çevrilmesi sürecinde, sanayi ve üniversiteler arasında yakın işbirliği ve koordinasyonu tesis edilmelidir. Yüksek öğretim sektörü küresel niteliklere sahip insan gücü yetiştirirken, özel sektör de, Ar-Ge faaliyetlerini destekleyen projeleri üstlenmelidir.