Vergiden kaçınma

Hükümetlerin toplam gelirleri içindeki vergi geliri payı, genellikle pek çok ülkede diğer gelir türlerinden daha fazladır ve mükelleflerin yükümlülüklerini yerine getirmeleri, hükümetler için çok önemlidir. Vergi salma üstünlüğü sayesinde hükümetler, özel sektördeki likiditenin önemli bir bölümünü ve asgari süre ve asgari gayretle azami kâr elde etmek isteyen sermayenin bir bölümünü emmektedir. Vergi üstünlüğü sayesinde hükümetler ayrıca, ticaret ve dağıtım sektörü gelirlerini, üretim sektörünü tekrar ön plana getirecek şekilde, azaltabilmektedirler.

Kapasiteden daha fazla vergilendirme ekonomik büyümeyi engellerken, öte yandan, kapasitenin altındaki vergilendirme devlet harcamalarının daha yüksek devam etmesi durumunda hükümetlerin aradaki farkı, diğer gelir kaynaklarından telafi etmeleri gereksinimini yaratacak, ve bu da ekonomik sektörlerin dağılmasına yol açacaktır. Vergi manivelasının doğru kullanılması ve vergi kapasitesiyle orantılı vergilendirme(her bir sosyal grubun GSYİH içindeki payıyla ifade edilir) hükümete, vergi dışında bir gelir sağlama ihtiyacı gerektirmez.

Vergiden kaçınma olgusunu ortadan kaldırmak için pek çok hükümetin ilgisizliği, vergilendirme yasasının eksik bir şekilde uygulanmasına yol açıyor. Vergi vermekten kaçınmanın, ekonomik gelişme seviyesi, vergilendirme yapısı, ideolojik değerler ve mükelleflerin davranışı ile ilişkili olması beklenebilir. Bu arada şu hususu belirtmek gerekir ki, herhangi bir düzeydeki ekonomik gelişim ve diğer faktörler için hükümet, vergi kanunun farklı uygulama düzeylerini seçebilir. O zaman soru şu “Vergiden kaçınmanın neden sürdürülmesine izin veriliyor?

Sanayileşmiş ülkelerde vergiden kaçınma ve pratik sonuçları ile ilgili teorik literatür, cezaların uygulanması ve makul bir vergilendirme yapısı karışımı ile bunun çok düşük bir seviyeye indirilebileceğini göstermektedir. Vergi gelirinin, bir ülke ekonomisini istikrarlı hale getirici rolü ve vergi geliri oranı ile istikrarı öngören vergi davranışları arasındaki ilişki nasıl tanımlanır. Bunun için, vergilerin hükümetin gelirleri üzerindeki etkisini ve vergi geliri ile hükümet harcamaları ve GSYÎH, ve ekonomik istikrar üzerindeki vergi maliyetinin üretim maliyetine etkisini incelemek gerekir.

Vergi ödenmemesi konusu, hükümetler için büyük bir sorun haline gelmiştir. Günümüzde hükümetler, bireyler taraf ından geliri yanlış beyan etme olasılığını azaltmaya çalışmaktadırlar. Vergiden kaçınma, insanların vergi ödememek için yasadışı yollarla yaptığı tüm hareketleri ifade eder. Gelirleri, kârları eksik bildirme veya vergi indirim tutarlarını aşırı bildirme, vergi yükümlülüklerini yanlış beyan etmenin bilinen bazı yollarıdır.

Hükümetlerin bu sorunun üstesinden gelebilmesine ilişkin görüşlere karşıt görüşler de vardır. Klasik görüş, vergi oranlarındaki artışın yeraltı ekonomisinin boyutunu artıracağı yönündedir. Vergiden kaçınmanın boyutu ve etkisini ilk kez Guttmann (1977) incelemişti. Yeraltı ekonomisinin büyüklüğünün ABD’de, GSMÎH’sının yüzde 9,4’ü kadar olduğunu tahmin ediyor ve vergiden kaçınma konusuna değiniyordu. Ayrıca, yeraltı ekonomisinin, hükümet düzenlemeleri ve politikalarının bir ürünü olduğuna ve rapor edilmemiş faaliyetleri motive etmemek için, onların revize edilmesi gerektiğine dikkat çekiyordu. Feige (1979) ise, düzensiz ekonominin Guttmann’ın bulduğundan çok daha büyük olduğunu tahmin ederek, yasadışı ekonomi büyüklüğünün GSMİH’nın 1976’da yüzde 22’si, 1978‘de yüzde 33’ü olduğunu ifade ediyordu. Önerisi, yasal sektördeki vergi oranlarını azaltmak, yasadışı faaliyetlere katılım cezalarını artırmak ve kumar oynamak gibi benzer bazı yasadışı faaliyetleri yasalaştırmak idi. Clotfelter (1983) ise, marjinal vergi oranlarının vergi kaçak miktarını önemli ölçüde etkilediğini bulmuştu.

Alternatif bir görüş ise, vergi oranları ile vergi kaçağı arasında olumlu ilişkiye dair hiçbir kanıt bulamamıştı (Friedman ve ark., 2000). Kişilerin haklarını korumakla yükümlü olan kurumların zayıflığı nedeniyle, işletmelerin ve kişilerin yeraltı ekonomisini türetebileceğim’ iddia ediyorlardı. Bu görüşe göre, insanları yer altına ve rapor edilmemiş ekonomiye götüren başlıca nedenler, zayıf yargı sistemi, bürokrasi ve yolsuzluklardır. Veriler, vergiden kaçınmak için vergi mükelleflerinin vergi dairelerine yolsuzluk ve rüşvet yolu ile müdahil olmalarının başlıca sorun olduğunu ve bu durumun önlenmesinde en iyi yolun gelir idaresi görevlilerini sürekli eğitmek olacağını gösteriyordu.

Sözün kısası, araştırma sonuçları, vergi kaçağının ekonomik istikrarsızlığa neden olduğunu ve vergi gelirlerindeki büyümenin, daha iyi ekonomik ve sosyal şartların yaratılmasına faydalı olacağını göstermektedir. Yeraltı faaliyetlerinin büyüklüğündeki artış, vergilendirilebilir gelirlerin daha düşük olarak rapor edildiği ve bunun da hükümetin bir bütçe eksikliğiyle yüzleşebileceği anlamına gelmektedir. Bu nedenle, vergi vermekten kaçınmanın, ekonominin istikrarsızlaşmasına neden olması, ve vergiden kaçınmadaki artışın, ekonomiyi daha istikrarsız hale getirmesi beklenir.

NETİCE

Yüksek gelir vergisi oranlarının, vergi kaçağındaki artışa işaret eden para birimi varlıklarının oranını artırdığı gösterilmiştir. Bu, yüksek vergilendirmenin, vergi yükümlülüklerini düşürme girişiminde bulunan kişilerin kazancını yanlış beyan etmesi için bir teşvik oluşturduğu klasik görüşle uyumludur. Yeraltı ekonomisinin boyutu ve vergi kaçağının değeri önemli bir seviyeye ulaştığında, bu daha da sorunlu olacaktır. Bu durum, gelirleri harcamaları ile orantılı artmadığı için hükümetleri, bütçe yetersizliği ile yüz yüze getirebilir. Yüksek vergi gelirlerinin ekonomik istikrarı olumlu yönde etkilediği ve yüksek vergi kaçağının, ekonomik istikrarı olumsuz etkilediği de bulunmuştur. Bu nokta, daha yüksek vergi toplama düzeyine sahip ülkelerin daha istikrarlı bir ekonomi yaşadıklarını ortaya koymaktadır. Bu nedenle, bu ülkelerde vergi temelli bir bütçe sistemi olduğu için hükümetler, ekonomik durgunluğun olumsuz etkilerini telafi etmek için durgunluk dönemlerinde vergi muafiyetleri, vergi kredileri ve vergi kesintileri gibi vergi politikalarını ekonomik teşvik edici unsurlar haline getirebililiyorlar.

OECD ülkelerinde vergi kaçağı ne kadar büyük?

îlk defa, 38 OECD ülkesi için vergiden kaçınma tahminlerinin bir zaman dizisi geliştirildi. Schneider ve Buehn’in (2012) MIMIC model tahmin sonuçlarını temel alarak, bu 38 ülkedeki vergiden kaçınmanın 1999 ile 2010 yılları arasında ne kadar büyük olduğu gösterildi. Bu çalışmada, vergiden kaçınmanın makroekonomik tahminlerine alternatif sunulmaktadır. Tabii ki bunların, bir takım sorunları olan kaba önlemler olduğunu farkedilmelidir, örneğin, vergiden kaçınmaya iten faktörlerin tamamı, özellikle caydırıcılık, cezalandırma, devlet kuramlarının rolü ve yönetişim vs. gibi unsurlar, bu çalışmada dikkate alınmadı. Bununla birlikte, aşağıda çok kısa olarak özetlenecek bu çalışma, vergiden kaçınmaya ilişkin daha fazla ve ampirik bilgi edinmek için ilk girişim olarak görülmelidir.

Yöntem

Schneider ve Buehn’in (2012) çalışması(bu çalışma Site’mizin “Gölge Ekonomisi” bölümünde işlenmiştir.) ve sonuçları, ilk kez, OECD ülkeleri arasındaki vergi kaçağının potansiyel düzeyini gösteren makroekonomik zaman serisi kanıtlarını sunmamıza imkan vermiştir. Ayrıca, Feld ve Schneider (2010) tarafından sunulan Almanya gölge ekonomisi üzerine yapılan mükemmel anketlerden elde edilen bilgilerde bu çalışmada kullanılmıştır. Feld ve Schneider, anketler kullanılarak tahmin edilen gölge ekonomisinin boyutunu (mikro ekonomik yaklaşım), makroekonomik MIMIC modeli ve / veya para talebi yaklaşımlarıyla türetilmiş ve en yaygın şekilde yayınlanan tahminlerle karşılaştırıyorlar. Anket yönteminden kaynaklanan oldukça büyük farklılıkların, genellikle toplam katma değeri değil, ancak sadece beyan edilmeyen işin katma değerini kaydetmelerinden kaynaklandığını savunuyorlar (Feld and Schneider, 2010). Bir kişi eğer kullanılan malzemeyi hesaba katarsa, anket tahminlerine diğer % 3-4 eklenebilir. Dahası, inşaat sektöründeki yasadışı firmalar gibi yasadışı faaliyetler, resmi ekonomi GSYİH’sının % 4-5T kadar gölge ekonomisinin büyüklüğüne katkıda bulunmaktadır. Son olarak, OECD ülkelerindeki istatistik büroları, resmi olarak yayınlanan GSYİH ölçümlerine genellikle resmi olmayan faaliyetleri de yüklerler; dolayısıyla bazı gölge faaliyetler ‘resmi’ GSYİH’ya zaten dahil edilmiştir. Resmi GSYİH ölçümleri içinde olan siyah faaliyetler için, anket formlarına GSYİH’nın % 1-2’si eklenebilir.

Feld ve Schneider’in bu analizi, iki sonuca varılmasına izin verir: îlk olarak, MIMIC ve / veya para talebi yaklaşımları, ve anket yaklaşımları ile türetilen gölge ekonomisi tahminleri, birbiriyle uzlaştırılabilir. İkinci ve daha da önemlisi, gölge ekonomisi farklı yasal ve yasadışı faaliyetler olarak toplanabilir.

Feld ve Schneider’in (2010) yaklaşımını uygulayarak, yasal bildiri dışı işler için veya – tanımlamak istediğimiz gibi – serbest meslekten rapor edilmemiş gelir gibi açık gölge ekonomik faaliyetleri; ücretler, maaşlar, hukuk hizmeti ve mallarla ilgili rapor edilmemiş işlerden elde edilen varlıklar; ve vergi kaçağı için tahminler çıkarılabilir. Schneider ve Buehn (2012) tarafından 2010 yılında % 15 olarak hesaplanan Alman gölge ekonomisinin bu boyutunu kullanarak, yasal veya açık gölge ekonomisinin ortalama boyutu, aşağıdaki tabloda gösterildiği gibi, resmi GSYİH’nın yaklaşık üçte bir oranında hesap edilmiştir.

Almanya’da yasal ve açık gölge ekonomik faaliyetlerin oranı

Gölge ekonomisi faaliyet çeşitleriResmi GSYİH’nın yüzdesiGenel gölge ekonomisinin payı
Toplam gölge ekonomisi( MIMIC metodu ile hesaplanmış ve para talebi prosedürleri ile kalibre (1) edilmiştir)15100
(2) M alzeme(kullanılan)3.0-4,020-25
Yasa dışı faaliyetler(mal ve (3) hizmetler)4.0-5.025-33
Halen resmi GSYİH içinde yer alan (4)yasa dışı aktiviteler1.0-2.07-13
(5) (2)’den (4)’e toplam8.0-11.053-71
Yasal, gölge ekonomik faaliyetler (6)(pozisyon (1)eksi pozisyon (6))4.0-7.029-47
Vergi kaçağı(gölge ekonomisinin (7)yaklaşık dörtte biri)1.0-1.77-11

Kaynak: Feld ve Schneider’den uyarlanmıştır (2010)

Feld ve Schneider (2010) ile Schneider ve Buehn (2012) sonuçlarına dayanarak OECD ülkelerinde vergi kaçağı tahminlerini hesaplamak için iki varsayım yapılmıştır. Birincisi, OECD ülkeleri arasındaki davranış kalıplarının makul derecede kıyaslanabilir olmasıdır. Bu varsayım, Schneider ve Buehn’in (2012) MIMIC model gölge ekonomisi tahminlerini, yukarıdaki tabloda Almanya için gösterildiği gibi, tüm OECD ülkeleri için benzer şekilde parçalamamıza olanak tanır. İkinci varsayım – belki biraz tartışılabilir – vergi kaçağı dinamiklerinin, dolaylı vergi yükü ve serbest çalışmanın etkisiyle ilişkilendirilebileceğidir. Bu varsayım, vatandaşların çoğunluğu için olduğu gibi haklı olabilir; doğrudan vergiler, örneğin kişisel gelir vergisi otomatik olarak düşülür ve kaçınma için yer bırakmaz. Schneider ve Buehn (2012) tarafından gölge ekonomisinin itici güçleri olarak tanımlanan diğer tüm belirleyiciler (serbest meslek dışında), vergi kaçağından çok, beyan edilmeyen çalışmayla çokça bağlantılıdır. Dolayısıyla, dolaylı vergi yükünün ve serbest meslek faaliyetinin görece etkisi, vergi kaçağına bağlı yasal gölge ekonomik faaliyetlerin oranını açıklayabilir.

Almanya için dolaylı vergi yükünün gölge ekonomisi dinamiklerine ortalama katkısı, yaklaşık dörtte birdir. Akıl yürütme çizgimizi takip ederek bu durum, gölge ekonomisinin ve dinamiklerinin dörtte biri, vergi kaçağından kaynaklanıyor demektir.

Vergi Kaçak Rakamlarının Ampirik Sonuçları

1999 ve 2010 yılları arasında OECD ülkeleri için hesaplanan vergi kaçağı tahminleri, yukarıda çok kısa özetlenen yöntemi kullanarak elde edilmiş ve aşağıda sunulmaktadır. Bu çalışmada, OECD genelindeki davranış kalıplarının makul derecede karşılaştırılabilir olduğu kabul ediliyor. Bu varsayım, açık gölge ekonomisinin oranını, Almanya için hesaplanan toplam gölge ekonomisinin yüzdesi olarak tüm OECD ülkeleri arasında uygulamayı mümkün kılar.

Yukarıdaki tabloda, sadece dolaylı vergilendirme, vergi kaçağının itici gücü olarak hesaba alınmıştır, ve OECD ülkelerinde vergi kaçağının boyutunun ne olduğu (% GSYİH olarak) gösterilmektedir.

Önce, OECD ülkelerinin ortalama değerlerine bakıldığında görülen-tek ülkeler için de geçerlidir- negatif bir eğilim. Bu vergi kaçağının 1999-2010 döneminde azaldığı anlamına geliyor. 38 OECD ülkesinin tamamında vergi kaçağının ortalama boyutu, 1999 yılında GSYİH’nın %2,0’sı idi ve 2009- 2010 yıllarında resmi GSYİH’nın az ya da çok, %1,4’üne veya %1,5’una istikrarlı şekilde düşmüştür. Tek ülkeyi düşünürsek, vergi kaçağının en yüksek değeri (GSYİH’nın %’si olarak ölçülür), 1999’dan 2010’a kadar olan dönemde Bulgaristan’da ortalama %3,9’luk bir değere sahiptir. Meksika bu dönemde vergi kaçağının ikinci en yüksek %3,8 ortalamasına sahipken, onu % 3,2, % 3,0 ve % 2,9 ortalama değerleri ile sırasıyla Malta, Kıbrıs ve Türkiye takip etmiştir. En düşük vergi kaçağı seviyesi, 1999’dan 2010’a kadar olan dönemde %0,1’lik bir ortalama değer ile Amerika Birleşik Devletleri olmuştur, ve onu % 0,8’lik ortalama bir değere sahip olan İsviçre izlemektedir (Avusturya ve Kanada için de geçerlidir). Bu değerlerin, sadece dolaylı vergiler dikkate alınarak hesaplandığı unutulmamalıdır.

Çoğunlukla serbest çalışanların, gölge ekonomisinde kalmaları veya vergilerden kaçınmak için en çok fırsata sahip oldukları ileri sürülmektedir. Kendi hesabına çalışmanın gölge ekonomisine etkisi, hükümet tarafından daha az veya kısmen kontrol edilebilir ve refah bakış açısı yönünden iki anlamlı olabilir. Bir hükümet, ekonomiyi kuralsızlaştırabilir ya da “kendi girişimci olmayı” teşvik edebilir; bu da serbest çalışmayı daha kolay hale getirir, potansiyel olarak işsizliği azaltır ve gölge ekonomisinin boyutunu kontrol etme çabalarına olumlu katkıda bulunur. Bununla birlikte, bu gibi eylemlere, serbest çalışanların ekonomik faaliyetlerinin makul oranlarda gölge ekonomisine kayması veya vergilerden büyük ölçüde kaçınma ihtimallerini azaltmak için, kurumlanın güçlendirilmesi ve vergi moralinin eşlik ettirilmesi gereklidir.

Schneider ve Buehn (2012) gerçekten, serbest mesleğin gölge ekonomisinin çok önemli bir belirleyicisi olduğunu ve değişimin yaklaşık 7o 17’sini açıkladığını göstermektedir. Serbest çalışmanın, toplam gölge ekonomisinin önemli bir belirleyicisi olduğuna bakarak, şüphesiz, “yasal” gölge ekonomik faaliyetleri ve vergiden kaçınmayı belirlediği iddia edilebilir. Bu da, vergi kaçağının zaman serisi tahminlerini hesaplarken, serbest çalışmanın göreceli etkisini hesaba katmak gerektiğini göstermektedir.

Yukarıdaki tablo, yalnızca ‘dolaylı vergi’ yükü değil, ‘serbest çalışma’ etkisi de hesaba katılarak 1999’dan 2010’a kadar olan dönemde, OECD ülkeleri için vergiden kaçınma tahminlerini göstermektedir. Bu tablo da, önceki tabloya benzer bir model göstermektedir. İlk olarak, ülkelerin ortalama değerlerine baktığımızda, 1999 ile 2010 yılları arasında resmi GSYİH’nın % 3.2′ si oranında ortalama vergi kaçağı olduğu, ve vergiden kaçınmanın boyutunun, 1999-2010 döneminde azaldığı görülmektedir. 1999 yılında OECD ülkelerinde vergiden kaçınmanın ortalama boyutu, GSYİH’nın % 3,6’sı kadardı ve bu değer, 2009 ve 2010 yıllarında resmi GSYİH’nın %2,5’una ve %2,8‘ine kademeli olarak indirgendi. Ülkeleri tek tek göz önüne alırsak, vergi kaçağının en yüksek değeri (GSYİH’nın yüzdesi cinsinden), 1999 ile 2010 döneminde %6,8 ortalama oranı ile Meksika’da görülmektedir. Aynı dönemde % 6,7 bir ortalama ile ikinci en yüksek değere sahip ülke Türkiye. %6,0 ve %5,7’lik ortalamalarla, onu Romanya ve Bulgaristan, takip etmektedir. En düşük vergiden kaçınma seviyesi, aynı dönemde, %0,5’lik ortalama oranla Amerika Birleşik Devleri’nde. Ardından, Lüksemburg %1,3 ve Avusturya %1,4’lük oranlarla onu takip ediyorlar.

NETİCE

İlk defa, 38 OECD ülkesi için, gölge ekonomisinin boyutu ve gelişimi ile ilgili MIMIC tahmini yaklaşımından türetilmiş, vergi kaçağı üzerine zaman serileri sunulmaktadır. Genel olarak sonuçlar, açıkça GSYİH’nın yüzdesi cinsinden zaman serilerinin hesaplanmasının mümkün olduğunu göstermektedir. 1999 ile 2010 yılları arası göz önüne alındığında, azalan bir eğilim görülüyor, ancak 38 OECD ülkesinin çoğunda büyükçe rakamlar da bulunuyor. Özellikle, bu çalışmadan aşağıdaki ampirik sonuçlar elde edilmiştir:

  • 1999’dan 2010’a kadar olan dönemde vergi kaçağının boyutu ve gelişimi için azalan bir eğilim görünüyor.
  • Vergi kaçağının ortalama boyutu, Meksika için % 6,8 (en yüksek değer) ve Amerika Birleşik Devletleri için %0,5 (en düşük değer), arasında değişmektedir.
  • Çoğu ülke için, 2009’dan 2010’a hafif bir artış gözlemleniyor.

Bu rakamlardan ne tür bir politika çıkarımı yapılabilir?

  1. Vergi kaçağı zaman serisi rakamları geliştirilebilir, bu da her hükümete belirli bir ülkedeki vergi kaçağının ne kadar büyük olduğunu ve ona karşı ne yapılabileceğini görmek için bazı yardımlar sağlayabilir.
  2. Elbette bunlar ilk tahminlerdir. Bunlar büyük bir dikkatle kullanılmalıdır. Bununla birlikte, bu, vergi kaçağına alternatif önlemler sunmak ve 38 gelişmiş OECD ülkesi için deneysel olarak yönlendirilmiş zaman serileri oluşturmak için ilk girişimdir.
  3. Bu çalışmada dikkate alınanlar, daha öncede belirtildiği gibi “açık ve yasal, ancak rapor edilmemiş faaliyetler”dir. Yasal olmayan faaliyetler, bu çalışmanın konusu değildir.

KAYNAK

Andreas Buehn, Friedrich Schneider

Size and Development of Tax Evasion in 38 OECD Countries, What do we (not) know? CESIFO Working Paper NO. 4004, November 2012

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: